Göçmen işçilerin dönüş motivasyonlarıyla bağlantılı olarak anavatanda gerçekleştirecekleri uyum tipolojilerinin, onların göç öncesi değişkenlerinden ve yabancı ülkede konu oldukları toplumsallaşma ve uyum süreçlerinden bağımsız olarak incelenemeyeceği açıktır. Bu nedenle önerdiğimiz modelde, dönüş göçüne bir sistem bütünlüğü içinde yaklaşılmakta ve göç öncesi değişkenleri ve yurt dışındaki uyum kiplerine bağlı olarak dönüş tipolojileri oluşturulmakta ve herbir özgül tipin anavatandaki uyum ve dönüş çevreleri üzerindeki etkileşimleri çözümlenmektedir.
Göçmen işçilerin dönüş yaptıkları yörelerde gerçekleştirdikleri yeniden uyum davranışları, göç sürecinin başlangıcından itibaren; dış göçe katılma kararları, başlangıçtaki tasarıları, nesnel ekonomik koşulları, kökenleri ve yurt dışında uğradıkları toplumsal-psikolojik farklılaşma ve uyum süreçleriyle bağlantılı olarak irdelenmektedir.
Göçe ilişkin bu ana değişkenleri ve bunlar arasındaki karşılıklı etkileşim-etki süreçlerini kavramadan, kısacası; göçün, göçmen işçiyi değişik bağlamlardaki etkileme süreçlerini bir sistem bütünlüğü içinde çözümlemeden, özellikle de emek pazarlarında işgal ettikleri yerleri, nitelik kazanımlarını ve göçten sağladıkları akçalı olanakları dikkate almadan, tutarlı dönüş göçü tipolojileri oluşturulamaz.
Alanda oluşturulan dönüş göçü tipolojileri genellikle birinci kuşağı içermekte ve kuşaklararası farklılaşmayı gözden kaçırmaktadır. Önerdiğimiz modelde bu yetersizlik, ikinci kuşağın da çözümlemeye alınmasıyla giderilmeye çalışılmıştır. Her iki kuşağın toplumsal profilleri göç sisteminin bütünlüğü içinde çizilerek, özgül alt tipler oluşturulmuştur.
1.Önerdiğimiz modelde, toplumsallaşma süreçleri, kültürleşmeyi (acculturation) de içeren geniş bir kavramla somutlanmaktadır. Modelde işçilerin yurt dışında, gittikleri yabancı çevrelerdeki toplumsallaşma süreçlerindeki değişmeleri gösteren temel bir ölçü olarak, sosyal kimlik değişkenleri kullanılmaktadır. Bu değişkenler çeşitli toplumsal kimlikleştirme süreçlerini içeren, dört alt değişkeni kavramaktadır. Bunlar; Kültürel kimlik değişkenleri,
2.Dinsel kimlik değişkenleri,
3.Politik kimlik değişkenleri,
4.Ulusal kimlik değişkenlerdir.
Modelde, bu çeşitli toplumsal kimlikleştirme türlerine göre, birinci ve ikinci kuşak göçmenlerin içine girdikleri her iki toplumsal bağlama (context) göre gösterdikleri değişmeler ya da özdeşleşmeler esas alınmaktadır. Bu dört kimlik değişkeninin, göç edilen toplumla özdeşleşmesi A 1, A 2, A 3 ve A 4 ile gösterilirken, köken toplumla özdeşleştirilmesi de B 1, B 2, B 3 ve B 4 kutularıyla simgelenmektedir (Çizelge 3). Bir başka deyişle, bu kuşakların kendilerini daha çok hangi toplumla ve hangi ölçülerde özdeşleştirdikleri üzerinde durulmaktadır. Kısacası, göçmen işçilerin toplumsal kimlik etmenlerindeki değişmeler, göç edilen toplamdaki çeşitli toplumsallaşma (ikincil toplumsallaşma) kurum ve süreçlerinin etkililiğini belirleyen ve bunların ortak çıktılarını oluşturan temel bir değişken olarak ele alınmaktadır. Modelde, göçmen işçilerin ikincil toplumsallaşma süreçlerinin içinde oluştuğu ve göç edilen ülkeye ait bu sosyo-ekonomik yapısal etmenlerin yanısıra, göç veren ülkeyle bağlantılı olarak, işçinin özgeçmiş değişkenleri, aile ve etnik kümelerin karşılıklı etkileşim süreçleri de kavranmaktadır.
Özetle, önerdiğimiz modelde, toplumsallaşma ve ikincil toplumsallaşma süreçlerinin girdileri olarak, dört ana kümede toplanan değişkenler yer almaktadır. Bunlar;
1.Özgeçmiş Değişkenleri: Şimdiki yaş, yabancı ülkeye gelişteki yaş, eğitim düzeyi, yurt dışında kalış süresi, yabancı dildeki yeterlilik, ailenin toplumsal-ekonomik statüsü, mesleki bilgi kazanımları, kırsal-kentsel köken vb. gibi değişkenlerdir.
2.Güdüsel ve Davranışsal Değişkenler: Para biriktirme ve toplumsal bütünleşmeyi köken ülkeyle yapma temel güdüsü- sojoumer mentality- kişiye ya da amaca yönelik kişilik kipleri,
kültürel, dinsel, ulusal ve politik kimliklerini koruma ya da Icık etme istekliliği, geleneksel kültürel kalıtım sürdürme, ya da gtk, edilen toplumun yerel yaşam biçimlerini benimseme ve onama istekliliği vb. gibi değişkenlerdir.
3.Göçmen işçiyle Bağlantılı Yapısal Değişkenliği: Objektif ve sübjektif yapısal marjinallik, statü uyumsuzluğu, göç edilen toplumla bildirişme kopukluğu, özdeksel, normatif ve işlevsel kültürleri benimseyip, onama dereceleri, sosyo-ekonomik statü beklentileri, aile içindeki bütünleşme ve denetim düzeyleri vb. gibi değişkenlerdir.
4.Göç Edilen Ülkeyle Bağlantılı Yapısal Değişkenler: İkili ya da bölünmüş emek pazarları, sosyal uzaklık, önyargılar, ayrımcı siyasa ve tutumlar, olumsuz steryotipler, göçmen işçilere dönük dikey toplumsal devingenlik olanakları, göçmen işçilerin getirdikleri köken kültüre, yabancı toplumda tanınan statünün düzeyi vb. gibi değişkenlerdir.
Öte yandan, ikincil toplumsallaşma süreçlerinin çıktıları olarak; sistemle etkileşimde bulunabilme yeteneği, toplumsal bütünleşme düzeyi, uyum davranışlarının niteliği, toplumsal kimlik değişkenlerinin niteliği ve kişilik bunalımları, yabancılaşma ve güdüsel çöküntüler gibi sosyal psikolojik değişkenler kavranmaktadır.
Model, birinci ve ikinci kuşak göçmen işçilerle ilgili toplumsallaşma süreçlerindeki alt tipleri saptarken, toplumsal kimlik özdeşleşmelerinin her iki toplum arasında (A ve B) gösterdiği değişmelere göre yapılmış bir tipolojiye dayanmaktadır. Bu tipolojide “A” göç alan ve “B” de göç veren ülkeyi simgelemektedir. Bu tipolojide, birinci kuşak göçmen işçiler için, uç alt tip belirlenirken, ikinci kuşak göçmenler için daha fazla alt tip öngörülmesinin başlıca nedeni, ebeveyn ya da birinci kuşaktaki toplumsal kimlik değişmelerinin belirli bir sınırdan öteye geçemeyeceği varsayımına dayanmaktadır. Öte yandan, kapsamlı kültürleşme ve toplumsal kimlik değişmelerinin başladığı ikinci kuşakta, toplumsallaşma süreçlerinin, ikincil sosyalleşmenin de etkisiyle çok daha farklılaşacağı ve daha ileri boyutlara varabileceği esas alınmaktadır. Gerçekten de, göç yazındaki çeşitli çalışmalar, hızlı ve kapsamlı kültürleşme ve kimlik değişmelerinin ikinci ve üçüncü kuşakla birlikte başladığım sergilemektedir.
Birinci kuşak göçmenlerin yurt dışında gerçekleştirdikleri ikincil toplumsallaşma ve uyum süreçlerinin nitelik ve boyutlarına göre, modelde üç alt tip öngörülmektedir.
Birinci alt tipi oluşturan “Marjinaller” göç öncesi değişkenleri yönünden çokluk kırsal kökenli ve eğitsel düzeyleri en düşük olan işçi kesimini kapsamaktadır. Bunlar, yabancı ülkenin iş ve sosyal yaşamına katılmada yabancı dil yönünden ciddi bildirişim yetersizlikleriyle karşılaşmakta ve kısa sürelerde anavatana dönüş yapmaktadır. Yurt dışında kaldıkları süreler içinde, iş bulmada çeşitli güçlüklerle karşılaşmakta ve iş bulanlar çokluk düz işçi statüsünde ve ağır, yorucu, pis, onur kinci, güvencesiz ve istikrarsız işlerde çalışmaktadır. İkincil emek pazarlarında, yabancı işçilere özgülenen en elverişsiz, düşük statülü ve niteliksiz işler bu alt kesimlerce doldurulmaktadır. Bunların, yurt dışındaki işlerden mesleki yeni bilgi ve beceri kazanımları çok düşük olmaktadır.
“Marjinaller”, göç ettikleri yabancı ülkelerde, kısa sürede çok park biriktirip, geri dönmeye dayalı cılız bir sosyal bütünleşme sürecinde bulunmakta ve yabancı toplumdaki kişisel, ailevi ve kültürel gereksinmelerinin giderilmesinde, tüm toplumsal bütünleşmesini kendi etnik küme ve örgütleriyle yapmaktadır. Bu nedenle de, çokluk kendi ülkesinden gelen işçilerin yoğun oturduğu mahallelerde ve işçi yurtlarında oturmayı yeğlemektedir.
Bunlar yabancı ülkede geleneksel yaşam biçimini sürdürmekte ve kendi dinsel, kültürel, ulusal ve politik kimliğini koruma isteminin güçlülüğü nedeniyle, yabancı toplumlardaki “görünen yabancıları” oluşturmaktadır. Yerli halktan ayrılmış, soyutlanmış fiziksel yerleşimlerde marjinal bir yaşam sürdürmeleri, iş ve sosyal yaşam süreçlerinin her aşamasında yerel toplulukların dikkatini üzerlerine çekmektedir.
Değişmeye şiddetle karşı koyan bu kesimler, gittikleri ülkelerin dilini, toplumsal yaşamım ve karmaşık iş düzenini öğrenememekte ve bu nedenle de dışarıda edindikleri deneyimler çok dar çerçevelerde kalmaktadır.
Kısacası, gittikleri yabancı toplumlarla marjinal bir sosyal bütünleşme içinde olan ve çokluk ondan soyutlanmış ve kendi içine kapalı fiziksel yerleşim özellikleri gösteren bu kesimin, sistemle etkileşim yetenekleri çok yetersiz kalmakta ve kültürleşme süreçleri çok cılız bir gelişim göstermektedir. Bunlar, dışarıda “marjinal kişilik” özelliklerini geliştirmekte ve özdeksel kültür öğelerine bağımlılığı içeren neo-feodal bir uyum sürecine girmektedir. Yurt dışında geleneklerine sıkı sıkıya sarılmakta ve bunları daha da güçlendirmiş olarak yurda dönmektedir. Bu dönüş, aynı zamanda endüstriyel çevrelere uyumsuzluğu da içeren, de-moralize bir dönüştür.