Teknoloji, insan kaynakları, finansman ve yönetim kültürü olarak sıralanan kritik işletme-organizasyon etkileyicilerinden hangisinin en önemli olduğu konusu kuşkusuz tartışma götüren bir konudur.
“Hepsi önemlidir” gibi bir yargı yanlış olmaz. Ancak “en önemlisi hangisidir?” şeklindeki bir soruya da yanıt bulunmalıdır.
Böyle bir soruya tarihsel ve güncel açılardan yanıt bulunabilir.
1950-60’h yıllarda işletmecilikte başarıyı servet, sermaye yönlendirmekteydi. Dolayısıyla, o dönemlerde dört kritik faktörün en önemlisi “sermaye” idi.
1970’li ve 80’li yıllarda, teknoloji üretmek ve teknolojinin en yenisine sahip olmak başarıda birinci derecede önemliydi.
80’li yılların ikinci yansında ve 90’lı yıllarda “insan kaynaklan” birinci derecede önemli parametre olarak tellaffuz edildi.
2000’li yıllarda ise, hem işletme, hem organizasyon ve hem de ülke yönetimi ve hatta uluslararası ilişkilerde, dünya organizasyonlannda başannın birinci etkileyeni “yönetim kültürü”dür.
Kritik faktörlere dayalı bir sıralama yapmak gerekirse sıralama şöyle olmalıdır:
– Yönetim Kültürü (1)
– İnsan Kaynaklan (2)
– Teknoloji (3)
– Sermaye (Finansman) (4)
Bu derecelendirmenin anlamı şudur: “Yönetim, tüm başarıların ve başarısızlıkların en önemli girdisidir. Teknolojinin en yenisi, finansmanın en çoğuna, insan kaynaklarının en kalitelisine sahip olsamz da yönetici kalifikasyonu düşükse, yönetim kültürü güncel değilse başarı gelmeyecektir, başarının garantisi yoktur.”
Ancak şunu da unutmamak gerekir:
“Yönetimin en önemli girdi olduğunu bilen lider karakterli yöneticinin, liderin başarısı; yetkin kdınmış, aktif kıknmış insan kaynaklan aracdığıyla olacaktır. Teknoloji ve finansman anonim değerler olarak bulunacaktır.”
Sözün özü, başarı yönetim ve onu uygulayan yöneticiler aracılığıyla gelecektir. Yönetici de bilecektir ki, teknoloji ve sermaye sorunu çözülmüş işletmelerde ancak kalifikasyonu yüksek, yetkilendirilmiş, yetkinleştirilmiş insan kaynaklan aracılığıyla başan mümkündür. Bu yargımızı doğrulayan çok sayıda örneği işletmeler içinde, kar amaçsız kuruluşlarda, STK’larda ve kamu kuruluşlannda görebiliriz. Finansman sorunu olmamakla birlikte başansız olan kuruluşlar olduğu gibi, projesi olan iyi yönetilen bu nedenle finansman bulup başanlı olan kuruluşlar, işletmeler de vardır.
Potansiyel insan kaynağı olan İ.İ.B.F. işletme ve ekonomi bölümü öğrencileri için, kendilerinde bir farklılık yaratmalarına yönelik olarak bazı tavsiyelerimiz şöyledir:
Yalnızca verileni alan, verileni ezberleyen öğrenci profiliyle global normlara ulaşmak mümkün değildir. Tüm öğrencilerin verileni alıp, düşünsel derinliklerinde değerlendirme yaparak, özgün ifadeleri telaffuz edebilme becerisini kazanmaları gereklidir. Yeni düşünce, yeni görüş yaratabilmenin sonu da yoktur. Ne kadar düşünürseniz düşünün, bunun da sonu gelmez. Düşünme yaratma yolculuğu, dipsiz bir kuyuda yolculuğa benzer. Ne kadar gidebilirseniz gidin, sonunu getirmek mümkün değildir. Bu dipsiz kuyunun şu yaran kuşkusuz vardır: Ne kadar düşünmek ne kadar yaratmak isterseniz o kadar düşünme olanağına her zaman sahip olursunuz.
Düşünmek, konuşmak, tartışmak; insanlan, öğrencileri diğerlerinden farklılaştırmaya ve derslerin tartışma platformu görüntüsünde yürümesine olanak sağlayabilecektir.
Öyleyse, günün ve geleceğin insan kaynaklan olan İ.İ.B.F. işletme ve ekonomi bölümü öğrencilerinin kendilerini tartışma atmosferine sürüklemeleri bir zorunluluktur. Tartışmak için çok az şeye ihtiyaç vardır. Bunlar; okumak, düşünmek, yorumlamak, konuşmak ve özgüvene sahip olmaktır. Genelde üniversite özelde İ.İ.B.F. bölümlerinde eğitim-öğretim alan, araştırma yapan öğrencilerin mesleki derinlik kadar entelektüel olma yükümlülükleri de vardır. Entelektüel olmak da tartışma, okuma, düşünme, yazma ve bu bağlamda ülke ve dünya sorunlarına duyarlı olmaları mümkündür. Öyleyse her üniversite öğrencisinin bu bağlamda iki hedefi olmalıdır: “Mesleki derinliğe sahip olmak, entelektüel birey olmak”.
Diğer yandan öğrendiklerimizin yalnızca 1/4’ nü kurumsal öğrenme ya da öğreticiler aracılığıyla ediniriz. Geriye kalan 3/4’lük kısım sanal öğrenme, sosyal öğrenme ve kendi kendine öğrenmeye aittir.
Gelecekte erki özünde olan bireyler olabilmek için, bu dört öğeyi öğrenciler olarak kişiliğimizde barındırmamız gereklidir. Kendimizi farklı bir paradigmaya taşımak, farklı bir paradigmada görmek, farklı bir paradigmada görünüyor olmak istiyorsak çözüm buradadır. Bu cümleden olarak, tüm öğrencileri yine bu satırdan kendi aralarında, derste işletme, ekonomi, aktüaliteyi tartışmaya kısacası gündemi tartışmaya ve belirlemeye çağırıyorum.