Ana SayfaMakalelerİş Sağlığı Ve Güvenliğinde Sosyal Ve Psikolojik Boyut

İş Sağlığı Ve Güvenliğinde Sosyal Ve Psikolojik Boyut

İşyerinde stres konusu defalarca kez işlenmiş bir konudur. Pek çok açıdan ele alınan işyerinde stresi bu kez iş kazalarıyla olan bağlantısı açısından değerlendirmek istedik. İşçilerin işyerinde stresli olmasının birçok olumsuz sonucu var. Şüphesiz bunların başında yaşanan iş kazaları gelmekte… Geçtiğimiz hafta başlayan İş Sağılığı Ve Güvenliği haftası dolayısıyla önceki yıllarda olduğu gibi pek çok etkinlik düzenlendi. Tüm bu etkinliklere sayısız konuşmacı ve uzman katıldı. Özellikle son dönemde yaşanan trajik işçi ölümleri gündeme getirildi getirilmesine ancak bu ne kadar etkili olur, işçi ölümleri önlenebilir mi? Bunu zaman gösterecek.

Aslında dikkatli incelendiğinde, Türkiye’deki iş sağlığı ve güvenliğine yönelik mevzuat ciddi anlamda kapsamlı, başarılı denilebilir. Yeterli olup olmadığı tartışmaya açık orası ayrı mesele. En büyük sıkıntı ise denetimsizlikten kaynaklanıyor. Ve tabi üzücü bir kaza yaşandığında, mevzuata göre hukuki bir işlem yapılmaya kalkıldığında yaptırımın yeterli olmaması üzücü olabiliyor.

Yasayı Milletvekilleri Değil Uzmanlar Hazırlamalı

Bu konuda en başta belirtmemiz gereken konu şu: Bugüne kadar işçilere yönelik hazırlanan yasaların tamamı torba yasalarla meclise sunuldu ve gece yarısı hızlı bir şekilde geçirildi. Dolayısıyla çok fazla incelenmesi ve detaylandırılması söz konusu olmadı. Oysa ki uzmanların görüşü: İş sağlığı ve güvenliği ele alınırken ve sorunlara çözüm üretirken diğer disiplinlerle etkileşimi göz önünde bulundurulması gerektiği yönünde. Pek çok uzman bu tür mevzuat ve yasalar hazırlanırken konunun sosyal ve psikolojik boyutlarının da incelenmesi gerektiğini fikrinde uzlaşıyor. Yasaları ise meclis alt komisyonlarında konuya yeterince vakıf olmayan milletvekilleri hazırlıyor. Ve daha sonra yine kendileri onaylıyor.

İş sağlığı ve güvenliği öncelikle sosyoloji bilimiyle desteklenmesi gereken bir konu. Ayrıca kuralların uygulanacağı toplumun kültürel yapısına göre şekillendirilmesi gerekiyor. Bunun yanı sıra eğitim bilimi ile mutlaka birlikte hareket etmesi gerekiyor. Ve elbette psikolojinin, iş sağlığı ve güvenliği ele alınırken göz önünde bulunması gerekiyor. Ancak çalışma hayatına yönelik kararlar alırken bunlar hiç umurumuzda olmuyor. Aslına bakacak olursanız, İş sağlığı ve güvenliği ile ilgili en önemli eksikliğimiz halen bu konunun başka bilim dalları ile bağlantısını kuramamış olmamız.

İş Stresi Kazalara Davetiye Çıkartıyor

Türk İstatistik Kurumu verilerine göre Türkiye’de işe bağlı sağlık sorununa maruz kalanların % 20’si stres, depresyon veya anksiyete sorunlarından yakınıyor. Birçok bilimsel makale stresin iş kazalarına davetiye çıkardığını ve iş hayatını olumsuz etkilediğini ortaya koyuyor.

Örneğin, stresin ABD ekonomisine yıllık maliyetinin toplam 150 milyar dolara ulaştığı tahmin ediliyor. Ayrıca ABD’de iş kazalarının %75’inin stresle ilişkili olarak meydana geldiği belirtiliyor. İngiltere’de stres nedeniyle yaşanan işgünü kaybı, grevler nedeniyle kaybedilen zamanın 10 katına ulaşmakta. Fakat Türkiye için istatiksel olarak rakam vermek mümkün değil çünkü başta da belirttiğimiz gibi yasalar hazırlanırken konunun sosyal ve psikolojik hiçbir boyutu hesaba katılmadığı için stresin iş kazalarına yönelik etkilerine dair istatiksel herhangi bir sonuç verilemiyor.

SGK iş kazası istatistiklerine baktığımızda gerçekleşen iş kazaları birçok şekilde sınıflandırılmış: Şehir, yaş, iş göremezlik derecesi, uzuv kaybı, gerçekleşme şekli vs… Ama stresin etkisini bu istatistiklerde görmek mümkün değil. Lokal olarak yapılmış birkaç bilimsel çalışma ise sınırlı düzeyde kalmış durumda.

Bu da İş Sağlığı Ve Güvenliği konusunda sınıfta kaldığımızın en net göstergesi. Ne yazık ki bu iş Türkiye’nin her yerinde İş Sağlığı ve Güvenliği adı altında içi boş eğitim veren Üniversite bölümleri açmakla olmuyor.

Benzer Yazılar

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Öne Çıkanlar

Son Yorumlar