Geçtiğimiz yıllarla birlikte yazılı ve görsel basında çokça tartışılan bir olgu olan “tükenmişlik sendromu” popüler bir vak’a haline gelmiş bulunuyor. En küçük can sıkıntısında tükenmişlik sendromu yaşadığını söyleyen kişi sayısı oldukça fazladır. Peki, bu durumun aslı böyle midir?
Günümüzde çok çalışmadan dolayı birçok ruhi ve psikolojik sıkıntı yaşayan bireyler sayısını hızla artırmaktadır. Bu durum hiç şüphesiz kaçınılmaz bir durumdur. Çünkü çalışma saatlerinin acımasız ve insanlık dışı bir şekilde geçtiğimiz 100 -150 yıl öncesine geri çekilmesi insanlığın ilerleyişi açısından büyük bir yıkımdır. Teknoloji ve yeniliklerin her geçen gün yeni bir ivme kazandığı dünyamızda çalışma saatlerinde bu denli bir geriye gidiş olması başka bir meseledir. Tükenmişlik sendromu yaşayan kişilere gelindiğinde bu kişilerin gerçekten çok çalışmaktan mı yoksa çalışmaktan sıkıldıkları için mi böyle bir psikolojik buhran yaşadıkları merak edilmelidir. Tüm tükenmişlik sendromunu yaşayan kişilere bakıldığında bu durum daha çok can sıkıntısından, yapılan işten artık memnun olmayıştan ve değişiklik arayışından kaynaklandığı görülmektedir.
Gerçek manada günde 10 saatin üstünde çalışan -hatta bu çalışma saatleri 12 saate ve bazı sektörlerde 14 saate kadar çıkmaktadır- insanların yaşadığı ruhsal sorunlar daha başkadır. En başta ekonomik sıkıntılar gelmektedir. Bunu takip eden önemli bir sorun da bu kadar uzun saatler çalışıp hala ekonomik sıkıntı yaşıyor olmaktır. Üstelik bu kişiler haftanın 6 günü aynı çalışma düzeninde çalışmaktadırlar.
Sonuç olarak, tükenmişlik sendromunu yaşayan kişilerin uzun çalışma saatlerinden dolayı böyle bir ruhsal bunalıma düşme imkânları yoktur. Bunun sebeplerini başka yerlerde aramak lazım. Halkın çoğunluğundan farklı bir şekilde gözle görülür bir şekilde daha rahat bir hayat süren daha elit bir tabakanın sorunları bu kadar halka benimsetilmeye çalışılması biraz tuhaf kaçmaktadır. Milyonlarca işsiz sabahlardan akşamlara kadar internet başında iş aramakta, iş bulan milyonlarca insan da geçinmeye çalışmaktadır. Her kesimin derdi farklı olduğu gibi psikolojik sorunu da farklıdır. Yapılan tüm araştırmalar da bunu söylemektedir. Bu yüzden resmi kamu kurumları, işçi ve işveren sendikaları iş sağlığı alanına son zamanlarda verdikleri önemi işçi psikolojisine de vermelidirler. Basında çıkıp konuşan birçok psikoloji uzmanının ilgi alanına maalesef işçi psikolojisi girmemektedir. Bunun önüne geçmek için ilgili kurumlarında daha özverili davranmaya başlaması şarttır.