Ana SayfaMakalelerBeyin Göçü Tersine Döndü

Beyin Göçü Tersine Döndü

Genel göç olgusunu açıklamaya yönelen kuramsal modellerin çokluğuna ve çeşitliliğine karşın, dönüş göçüne özgü kuramsal çalışmaların yetersizliği, alanda çok sık yinelenen bir konudur. Göç yazınında, dönüş göçüyle ilgili kuramsal çerçeve, genel göç çerçevesinin içinde küçük bir bölümü oluşturmakta ve içerdiği konular geleneksel göç konularına koşutluk göstermektedir. Gerçekten de, genel göçün temel aldığı ve göçmen işçilerin ekonomik, toplumsal, kültürel ve demografik değişkenlerle tanımlanan profillerinin çizilmesi, göçe katılma temel güdülerinin saptanması ve yabancı toplumla uyum ve bütünleşme süreçlerinin belirlenmesi gibi konulara koşut olarak, bu kez de benzer konular dönüş göçü çalışmalarının ana ilgi alanlarım oluşturmaktadır1.
Bu bağlamda çokluk, dönüş göçüne katılanların sosyo-demografik özellikleri, dönüş göçünü güdüleyen süreçler, dönüş sonrasında göçmenlerin kendi toplumlarmdaki yeniden uyum davranışları ve dönüş yaptıkları çevre ve topluluklar üzerindeki sosyo-ekonomik etkileri irdelenmektedir. Dönüş göçüyle ilgili yazım derinlemesine inceleyen F. Bovenkerk, alanda yanıt aranan kuramsal soruların genellikle şu konular üzerinde odaklaştığını belirtmektedir.
a)Dönüş göçü nasıl tanımlanabilir?
b)Dönüş göçüne ilişkin hangi genellemeler ve yasalar ileri sürülebilir?
c)Dönüş göçü hangi tipolojilere bağlanarak açıklanabilir?
d)Dönüş göçüne katılmada hangi temel güdüler belirle}::: olmaktadır?
e)Dönüşle birlikte göçmenler anavatanlarında hangi uum sorunlarıyla karşılaşmaktadırlar?
O Dönenlerin, dönüş yaptıkları yöre ve topluluklar üzerinde ne tür etkileri olmaktadır?
Dönüş göçüyle ilgili bu ve başka soruların yanıtlanmasında, geliştirilen çeşitli kuramsal modeller arasında, kullandıkları ölçeklere göre önemli yaklaşım farklılıkları bulunmaktadır. Göç olgusuna bireysel ölçekte bakan küçük boy kuramlarda (mikro sosyolojik yaklaşım), göç ve dönüş göçü olguları, bireye bağlı gönüllü bir yer değiştirme olarak görülmekte ve göç kararı, bireyin çevresel koşul ve olanaklarını değerlendirmesi ve yer değiştirmenin kendisine sağlayacağı ekonomik yarar ve zararları hesaplaması sonucunda ulaştığı akılcı bir karar olarak nitelenmektedir.
Çözümlemenin odak noktası bireysel göçmen özelliklerinde temellenmekte ve akım (göç) ve karşı akımlar (dönüş göçü) bireylerin çevresel etmenlerdeki değişmeleri algılama ve değerlendirmelerine bağlı olarak açıklanmaktadır.
Küçük boy kuramlarda çokluk, bireylerin gidiş ve dönüş motivasyonları, bireysel tasarı, karar ve uyum davranışları ve bunların, içine dönülen topluluklar ve yerel çevreler üzerindeki etkileri üzerinde durulmaktadır. Göçmenlerin gerçekleştirdikleri bu bireysel uyum kiplerinin ve dönüş çevreleri üzerindeki etkilerinin, dönüş yaptıkları toplumların kalkınma öncelikleriyle uyumluluğu, tutarlılığı ve kalıcılığı sorgulama dışı bırakılmakta ve salt göçün bireysel ölçekte sağladığı ekonomik olanaklara, mesleki bilgi kazanımlarına ve göçmenin endüstri toplumunda uğradığı sosyo-psikolojik başkalaşım süreçlerine dayanılarak bir dizi modernleşme varsayımları türetilmektedir4. Küçük boy kuramlarda yer verilen bu varsayımlar çokluk, dönüş yapılan toplumlardaki temel yapısal değişmeleri öngörmediğinden, kalkınmayı içermeyen-kozmetik gelişmeyle-yüzeysel gelişmelerle sınırlı kalmaktadır.
Gerçekten de, göç sonrasında dönenlerin bireysel ölçekte ekonomik ve toplumsal gönençlerinin artmasına karşın, bunların dönüş yaptıkları ülke ve toplumların ekonomik kalkınmaları üzerinde önemli hiçbir etkilerinin olmaması, ya da göçün sağladığı özdeksel varlığın, dönüş sonrasında işsizlik ve ekonomik geçerliliği olmayan yatırımlara yöneltilmesi gibi, özgül kimi yapısal nedenlere bağlı aşınmalara uğraması veya bütünüyle yitirilmesi, küçük boy kuramlarda yeterince açıklanamamaktadır Göçmenin dönüş sonrasında, içine girdiği toplumsal-ekonomik yapılarda kendini bekleyen olumsuz koşullardan sıyrılamaması sonucu, biriktirimlerini yitirmesi ve uyumsuzluğa düşmesi nedeniyle yeniden dış göç akımına katılması, bir başka deyişle “uyumsuzluk” olgusu bu kuramların öngörüleri dışında kalmaktadır.
Bunun başlıca nedeni, göçe ve dönüş göçüne tek tek bireysel göçmenlerin katıldığı bir yaklaşımla bakılması ve göçün kitlesel, toplumsal- ekonomik özelliklerinin gözden kaçırılmasıdır. Uluslararası işçi göçünü yönlendiren makro ekonomik değişkenleri ve bu devinime katılan ülkeler arasındaki yapısal farklılıkları, süreç ve bağımlılıkları kavrayamaması ya da çözümlemeye dahil etmemesidir.
Kaldı ki, dönüş göçünün, pek çok göçmenin düşünü süslemesine karşın, bu göçmenlerin işgücü alan ve veren ülkelerin çeşitli objektif ve sübjektif yapısal koşulları nedeniyle, dönüş yapamamaları ve dönüşün “düşsel” düzeyde kalması, bu devinimin, göçmenin iradesine bağlı özgür bir yer değiştirme eylemi olmadığını açıkça vurgulamaktadır. Özellikle dönüş yapılacak bölgelerin göçmenlere sağlayabileceği istihdam ve yatırım olanakları ve bu olanakların niteliği ve düzeyi, dönüş sonrasında göçmenlerin bireysel uyum davranışlarını belirleyebilecek ana etmenlerdir. İşte bu nedenledir ki, küçük boy kuramlar, biraz sonra ele alacağımız makro modellerin çerçeveleri içine iyi oturtuldukları sürece anlam taşıyacaklardır. Aslında, küçük ve büyük boy ayrımı, ne düzeyde ya da ne ölçekteki bir toplumsal değişme sürecini açıklamaya yönelişle yakından ilgilidir ve bir seçim sorunudur. Örneğin ülkesel ya da bölgesel düzeydeki bir değişmeyi incelemede, makro-sosyolojik yaklaşım çok daha anlamlı sonuçlar vermektedir. Buna karşılık, bireysel düzeyde ne olup bittiğini, ya da değişim süreci içinde bireyde olan dönüşümleri, mikro-sosyolojik yaklaşım çok daha net olarak yansıtabilmektedir . Her küçük boy kuram, bir makro modelin çerçevesine iyi oturtulduğu sürece bir anlam ve tutarlılık kazanacağına göre, dönüş göçü çalışmalarında da, ağırlığın büyük boy kuramlara verilmesi doğal karşılanmalıdır. Ancak bunun, göçle birlikte bireylerin, amaçları, tutum ve davranışları, tasarıları, beklenti ve özlemleri ve dünya görüşlerinde ortaya çıkan değişmeleri saptayabilecek küçük boy modellerle çalışmama anlamına gelmediği de açıktır. Genel göç olgusuna ve onun bir parçasını oluşturan dönüş göçüne makro ölçekte bakan büyük boy kuramlarda (makro-sosyolojik yaklaşım), bu devinimler uluşlararası ekonomik ve politik ilişkiler bağlamında ele alınmakta ve iki genel bakış açısına göre çözümlenmektedir. Bunlardan birincisi, liberal ekonomi görüşünün makro ekonomik kuramı sayılan ve “modernleşme” yaklaşımıyla toplumsal tabanını bulan “dengeli kalkınma modelidir”. Göç alan ve göç veren ülkeler arasındaki uyumlu bir gelişmeyi önveri olarak ele alan bu modellerde, göç; eşitsizlik içinde dengeli gelişmeyi sağlayıcı bir işlev yüklenmektedir. İkinci bakış açısını belirleyen ve “dengesiz büyüme modelleri” (merkez-çevre modelleri) olarak bilinen modellerde ise, işçi göçü, gelişmiş merkez ülkelerle, işgücü veren gerice çevre ülkeler arasındaki simetrik olmayan ilişkiler sonucu ortaya çıkan eşitsiz gelişme odağına oturtulmaktadır7. Birinci görüş göçe, alıcı ülkelerden, vericilere yönelen bir toplumsal ve ekonomik kalkınma yardımı yapma işlevini yüklerken, İkincisi tam tersine olarak kaynak aktarımının yönünün çevre ülkelerden merkeze doğru olduğunu önveri almaktadır. Sonuçta, çevrenin merkeze giderek daha da bağımlılaşacağı varsayımı temel yaklaşımını oluşturmaktadır.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı gibi, büyük boy kuramlarda, genelde göçün ve özelde de dönüş göçünün, işgücü gönderen ülkeler üzerindeki etkileri, göç alan ülkelerle olan ilişkilerle bağlantılı olarak İncelenmektedir. Bu bağlamda salt dönüş kararının verilmesinde değil, göçmen işçilerin dönüş sonrasında anavatanda gerçekleştirecekleri toplumsal-ekonomik bütünleşme süreçlerinde, dönüş yaptıkları yerel çevre ve topluluklar üzerindeki etkilerinde ve bütün bu süreçlerin nitelik ve boyutlarında, göçe katılan ülkeler arasındaki ilişkileri yönlendiren fnakro- ekonomik değişkenler belirleyici olmaktadır.
Yukarıda kısaca değindiğimiz ve bu değişkenlerin karşılıklı etkileşimlerini farklı nitelik ve boyutlarda açıklayan iki modelin, genel göçe ilişkin varsayımlarında olduğu kadar, bunların birer uzantısını oluşturan dönüş göçüne ilişkin önermelerinde de kimi temel ayrımlar görülmektedir. İzleyen başlıklarda büyük boy kuramların genel göçe ilişkin ana varsayımları kaba çizgileriyle özetlenmekte, dönüş göçüne ilişkin önermeleri ise, ayrıntılı biçimde İncelenmektedir. Dönüş göçüne ilişkin önermelere, bu modellerde yer alan doğrudan öngörülerin yanısıra, alanda bunları sınamaya yönelen çeşitli deneysel çalışmaların bulguları da eklenerek, çok daha geniş bir çerçeve içinde yaklaşılmaktadır.
Önceki İçerik
Sonraki İçerik
Benzer Yazılar

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Öne Çıkanlar

Son Yorumlar