Zaman kavramı, kişiden kişiye değişebilen bir kavram olduğu gibi, kişinin kendi içinde de sıklıkla değişebilen bir süreçtir. Örneğin bazılarına günün yirmi dört saati yetmezken, bazıları için yirmi dört saat bitmek bilmeyen bir süredir. Çok mutlu, huzurlu olduğumuz zamanlarda su gibi akıp giden saatler, boş kaldığımızda bir türlü ilerlemez. Peki salisesine kadar düzenli olarak işleyen saatler, kendini nasıl bu kadar farklı hissettirebiliyor? İşte bu noktada zamanı değerlendirme biçimimiz devreye giriyor.
Zaman yönetimi konusunda çok farklı fikirler olsa da bu fikirler tam olarak doğru değildir. Az önce de belirttiğimiz gibi zaman göreceli bir kavramdır. Düzenli bir şekilde iş hayatı olan bireyler, çalışmayan kişilerin aşırı vakti olduğunu, kendilerinin ise hiç vakti olmadığını düşünür. Tam tersi olarak boş vakti olan bireyler de çalışan insanların erken kalktıklarından dolayı tüm günü verimli geçirdiklerini düşünmektedir. Aslında gerçek şudur ki, ister çalışın ister tüm gününüz boş kalsın düzenli ve planlı çalıştığınızda tüm zamanı değerlendirebilir, hatta kendinize fazladan vakit bile ayırabilirsiniz.
Öyleyse her zaman niyet ettiğimiz ama zaman yönetimi konusunda bir türlü başarılı olmayı beceremeyişimizin sebepleri nelerdir?
Çoğumuzun zaman sınırı belirleyememesi en başta gelen sebeptir. Hemen hepimiz ister televizyon seyrederken ister arkadaşlarımızla vakit geçirirken veya alışverişe çıkarken harcayacağımız zamanı birkaç saat olarak belirleriz. Bu birkaç saat kendini iki saate, üç saate bırakır ve uzadıkça uzar. Yani zamanı sınırlama konusunda aklımızda olanı bir türlü gerçekleştirememekteyiz.
İkinci olarak bahsedeceğimiz sebep ise elbette plansızlıktır. Öğrencilik hayatımızın ilk yıllarından itibaren bir türlü başaramadığımız bu durum, hayatımız boyunca da devam eder. Sabah uyandığımızda pek çoğumuz o güne dair plan, program yapmıyoruz ve hayatın; kendi akışına göre bizi kalıplara sokmasını bekliyoruz.
Daha az etkili olan ama pek çoğunun vaktini boşa harcatan başka sebep ise dağınıklıktır. Vakitlerini, genellikle dağınık olan belgelerini, kıyafetlerini, notlarını ve daha pek çok nesneyi aramakla harcayan bireyler zaman yönetimi konusunda da başarısızdırlar. Halbuki tüm bu sayılanlar düzenli bir şekilde olsa, hiçbir vakit kaybetmeden aradığımızı bulur, günün sonunda hepsinden kazandığımız vakitlerle kendimize fazladan zaman hakkı tanımış oluruz. Buraya kadar sayılan sebepleri daha da fazlalaştırabiliriz fakat bizim için önemli olan bu durumdan nasıl kurtulacağımızdır.
Hiç kimse bir gün içinde planlı ve programlı bir hayata başlamaya karar verip bunu hayatı boyunca sürdüremez. Bu durum hem zaman alan hem de alışkanlık haline gelmesi gereken bir konudur. Öncelikle gerçekten zamanı yönetebileceğimize inanmamız gerekiyor. Sabahları daha erken kalkabilir, yapacaklarımızı belli bir sıraya koyabilir ve kendimize fazladan vakit ayırmak için çaba sarf edebiliriz. Böylece de zaman bizi değil, biz zamanı yönetmiş oluruz.